11 Ağu 2012

ANTONY AND CLEOPATRA


Kıtalara hükmetmiş bir kadın.. Kurnazlık abidesi , güzelliğiyle olduğu kadar (kimi kaynaklar Kleopatra'nın fiziki anlamda çok çirkin olduğunu iddia etse de) kıvrak zekasıyla bir devre adını yazdırmış Mısır Kraliçesi Kleopatra..
  Ve onun aşkından serseme dönmüş, miğferiyle gönlü arasında bocalayan tek suçu aşık olmak olan zavallı  ama onurlu General Antonius..

 Girizgahımdan sanılmasın ki Kleopatra Antonius'u evirip çevirmiş parmağında oynatmış.Onlar ki biraraya geldiklerinde bir kadeh şarapla meşk sarhoşu olmuş dünyayı unutmuş iki aşık. Onların aşkı yürek parçalayan, yoran cinsten. Ne seninle ne sensiz denir ya işte tam o hesap. Yokluğu bir diğerinin yüreğini dağlamış varlığı bir hastalık gibi kanına girmiş ötekinin. Türlü dolaplar oyunlar çevirmişler karşılıklı.Antonius Roma'nın içi geçmiş, kendinden bozuk halinden illallah edip doğu dilberinin eşsiz kollarında zamanı unutuvermiş.Huzuru bulmuş dense de varını yoğunu kaybetmiş, aklını, onurunu yitirmiş. Ömrüne son vermiş.

 Evet bir aşk masalı bu tarihin bize öğrettiği. Ciğerlerime bu kadar işlemesinin sebebiyse 2 Haziran günü Oyun Atölyesi'nde seyrettiğim Haluk Bilginer ve Zerrin Tekindor'un nefes kesen performanslarıyla şaha kalkmış Kemal Aydoğan rejisiyle sahnelenmiş Antonius ve Kleopatra'idi. Kendime has methiyemi yapmayı borç biliyorum.İflah olmaz bir tiyatro aşığı olarak Londra 2012 Sheakspeare festivali kapsamında Sheakspeare's Globe'da yani Sheakspeare üstadın kendi evinde ilk kez bir Türk oyunu olarak sergilenmiş olması beni yeteri kadar gururlandırmıştı Antony and Cleopatra. İlgilenenler için The Space isimli dünyaca ünlü festival,dans,tiyatro gösterilerini bulabileceğiniz siteyi şiddetle öneriyorum. Profesyonel kaydı kesintisiz izleyebilirsiniz.
Oyuna gelirsek, neresinden başlasam ki..Hafifmeşrep,dengesiz,kurnaz Kleopatra performansıyla alışılagelmiş rollerinden çok çok ötede Zerrin Tekindor'dan mı,duygusuz,politik bir demir abidesi olan August Sezar olan Mert Fırat'tan mı yoksa haberci rolündeki Onur Ünsal'ın Kleopatra'yla  karşılıklı, hiç bitmesin dedirten sahnelerinden mi? Müthiş bir Eros'tu doğrusu :) Tabii ki Haluk Bilginer'den bahsetmiyorum bile. Sheakspeare'in Antonius ve Kleopatra'sının gözyaşından uzak, trajedi içine yedirilmiş bir komedi halinde  harika bir 2012 uyarlamasıydı bence.
 Hikayenin trajikliği ortada. Kleopatra, cinfikirli,müthiş kurnaz,istediğini elde edinceye kadar hırslarının ve tutkularının esaretinde yaşayan bir kadın. Bu tutkular da en çok ona zarar vermiş haliyle.İçini yiyip bitiren Antonius'u kaybetme korkusuyla çevirdiği binbir dolaba rağmen aşkı öylesine büyükmüş ki, ondan gizli evlendiği halde Antonius'u yine gönlüne,yatağına almış.Antonius da onun böylesi korkulacak bir kadın olmasının farkındaymış da  bir yanı hep Roma'da kalacak şekilde Tarsus yollarında, İskenderiye kıyılarında bitap düşmüş çoğu zaman. Yine de vazgeçememiş Kleopatra'dan.İkisi de birbirini kaybetmekden delicesine korkmuş. Birbiriyle olmaları da ayrı bir felaketmiş oysa ki.İşte bu felaket olaylar zincirini çok başarılı sahnelemiş Bilginer ve ekibi.Zerrin Tekindor'un anlık gelgitler içinde kaybolan deli dolu Kleopatrası izlenmeye değer.Sahneyi şen şakrak sesiyle, isterik çığlıklarıyla, çapkın bakışlarıyla öyle haşmetli sarmalıyor ki kelimeler kifayetsiz. Yalnız Oyun Atölyesinde izlediğim Antonius ve Kleopatra , tarihte yer alan sevimsiz entrikacı kadından birkaç açıdan daha farklı onu da belirtmeliyim. Tarihteki Kleopatra yani kral Ptolemy'nin kızı Kleopatra VII. iktidar hırsıyla kavrulmuş, bu uğurda kardeşiyle dahi evlenmiş türlü entrikaların kadınıymış.Sahnede izlediğimiz Kleopatra ise daha çok ihtirası ve kıskançlığıyla esip gürleyen, duygularının peşinden dolu dizgin koşan bir kadın.

  Oyun 2 saat 50 dk sürdü.Bu oyunu İKSV tiyatro festivali kapsamında şanslı bir kalabalığa dahil olarak izledim. Çıktığımda Kadıköy sokaklarında düşünceler içinde buldum kendimi. Asırlar önce meydana gelmiş aşk oyunları günümüzden çok da farklı değil. Kadının güce duyduğu aşkı bir kez daha anlıyoruz oyunun sonunda. Ve bizler gücün sahibi değiştikçe aşkımızın rotasını da değiştirebiliyoruz çoğu zaman. Belki de o iktidar hırsı tüm hücrelerimizde mevcut biz kadınların. Bundandır ki tarih çoğu kez politikanın ya da savaşların değil kadınların siyaseti belirlemesinden tekerrür etmiştir. Bir diğer ayrıntı ise; o güç sembolü erkeklerin bazı anlarda hepimizden daha zayıf olabildiği. O anlarsa; yenilgiler. Erkek güçsüzleştikçe kadına hiç olmadığı kadar ihtiyaç duyuyor bu uğurda onurunu kaybetmeyi dahi göze alabiliyor. Tıpkı Antonius'un bir kadın uğruna canına kıyması gibi..

Oyunla İlgili Bazı Anektodlar;


  • Oyunun müzikleri Oyun Atölyesi'nin çoğu oyununda olduğu gibi Tolga Çebi tarafından yapılmış.Ritmik doğu ezgileri içeren müzikler gerçekten içimi kıpır kıpır ettirdi.
  • Oyuncuların hiçbiri oyun boyunca sahneden ayrılmıyor. Sırası biten sahnenin karanlık yerindeki sandalyesinde yerini alıyor.Bu beni gerçekten tiyatroya verilen önemin vurgulanması açısından çok etkiledi.
  • Son olarak beni derinden etkileyen bazı sözlere yer vermek istiyorum;
"Kadın mı? Onu şeytan bile yemez."
"Ölçülebilen aşk zavallı bir aşktır."   







Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...