Bir Mercedes Benz Fashion Week İstanbul etkinliği daha başladı! Bu yıl sekizincisi düzenlenecek olan Mercedes Benz Fashion Week İstanbul, 12-16 Mart tarihleri arasında Antrepo 3’te gerçekleşiyor. Bu moda etkinliğinde tasarımcılar tarafından hazırlanan kıyafetler kadar merak edilen bir diğer şey ise, mankenlere yapılan ilham verici makyajlar... İşte tam da burada Maybelline New York devreye giriyor. Mercedes Benz Fashion Week İstanbul’daki makyaj ana sponsorluğunu bu yıl Maybelline New York üstleniyor.
Bu görkemli moda etkinliğine siz de katılabilir, defileleri izleyebilirsiniz! Çünkü Maybelline New York, Facebook hayran sayfasında Mercedes Benz Fashion Week İstanbul’a davetiye dağıtıyor. Tek yapmanız gereken, https://www.facebook.com/maybellinenyturkiye?fref=ts adresine gitmek ve aplikasyondaki sorunun cevabını doğru tahmin etmeye çalışmak... Eğer doğru cevaba en çok yaklaşan ilk 25 kişiden biri olmayı başarırsanız, davetiyeniz hazır :).
Dahası da var... Defileleri izlemenin yanı sıra, sahne arkasına giriş hakkı da kazanabilir, ünlü tasarımcı ve mankenlerin hazırlık aşamasını izleyebilir, Buse Terim ile bizzat tanışabilirsiniz. Hatta Maybelline New York tarafından makyajınız yapılarak bu moda etkinliğine özel olarak hazırlanabilirsiniz. Nasıl mı? Doğru tahmini yapan ilk kişi olarak bu moda şölenine VIP backstage hakkı kazanabilirsiniz. Maybelline New York moda severleri epey sevindirecek gibi gözüküyor.
Bir bumads advertorial içeriğidir.
11 Mar 2013
8 Şub 2013
KONSERE BOĞULDUK
Konsere Boğulduk!
İstanbul konser
maratonu 2013’te hızlı bir yükselişe giriyor. Daha önceden Red Hot Chili
Peppers, Madonna gibi dünya starlarının harika şovlarına tanık
olmuştuk.Görünüşe bakılırsa mart ayından
itibaren yepyeni konserlerle coşacağız.
İkinci Kez Rihanna !
Türkiye’de ilk konserini 2010 yılında veren Rihanna 30 Mayıs
2013’te BJK İnönü Stadyumunda vereceği konserle İstanbul’u yeniden sallamaya
hazırlanıyor. 7.
Albümü Unapologetic , Billboard Top 100 listesi olmak üzere tüm listelerde bir
numaraya yükselen ünlü star, 26 Mayıs’ta İspanya’da startını vereceği dünya
turnesi kapsamında ülkemize gelecek.
Hatırlarsınız
, Rihanna ilk konserini Kuruçeşme Arena’da Boğaz’a karşı vermişti. Bu seferki
konserin stadyumda olması ise, “Çok
büyük şovlar bizleri mi bekliyor ?” beklentisi yaratıyor. J
Never Say Never to Justin !
#JustinBieberTürkiyeyeGeliyor
hashtagiyle başladı her şey. Geliyor mu gelecek mi derken , nihayet biletleri satışa çıktı.Kimilerine göre o hala bir ergen, kimilerine göre dalga
konusu. Ama kesin olan bir şey var ki bu parlayan çocuğun şarkıları çok
seviliyor, albümleri yok satıyor, klipleri youtube’da izlenme rekoru
kırıyor.Bize öyle geliyor ki büyümesine
anbean şahit olduğumuz Bieber ,giderek
konuşulmaya devam edecek. Türkiye’de de büyük bir genç kız hayran kitlesinin olduğunu
bildiğimiz Bieber konserinin ücreti de cep yakıyor. Biletleri 320 TL’den
başlayan konser, 2 Mayıs 2013’te İtü Stadyumunda gerçekleşecek.
Guetta Effect !
Türkiye’yi ikinci kez ziyaret edecek bir başka star da
David Guetta. Dünya çapında albümleri satış rekoları kıran dans müziğin fenomen
ismi Guetta son dönemlerde özellikle “Gettin Over You”, “Turn me On”,
“Titanium”, “She Wolf” gibi hitler ile hepimizin gönlünü fethetmiş, tüm gece
kulüplerinin vazgeçilmez ismi olmuştu. 4 Mayısta Küçükçiftlik Parkta
gerçekleşecek olan konserin biletleri indirim döneminde 90TL’den başlıyor. Eee
biz de tükenmeden alıyoruz ! :)
Vee Efsaneler Ölmez
Elektronik
müziğin efsanevi grubu Depeche Mode da Küçükçiftlik Park Sahnesinde yerini
alıyor. Hem de 2013 yazının en akıllara kazınacak dünya turnelerinden biriyle
geliyor. 2009 yılında yaptıkları “The Tour of Universe” turnelerinden sonraki
ilk canlı gösterilerini yapacak olan grup, ilkbaharda satışa çıkacak olan 13.albümlerinin
şarkılarını da tanıtıyor olacak. Hiç şüphesiz hepimizi muhteşem bir performans
bekliyor. Depeche Mode konserinin biletleri mekan kapasitesi nedeniyle
sınırlı,biletleri ise 120TL’den başlıyor.
SODA MI MADEN SUYU MU?
Bir restoranta gidiyorsunuz ve
siparişinizi “ Maden Suyu” olarak verdiğinizde karşınızdaki garsondan “Tamam,
bir soda.” Cevabı alıyorsunuz. Bu cevap aslında bizim ülkece maden suyu ile
soda arasındaki fark hakkındaki bilinçsizliğimizin bir göstergesidir .
Çoğumuz sodayla maden suyunun
farkını bilmeyiz. Oysa aralarında büyük farklar var. Maden suyu yerin
derinliklerinden çıkagelir sofralarımıza.Bunun yanında içilebilir nitelikteki
herhangi bir suya karbondioksit eklendiğinizde soda elde etmiş olursunuz.Esasen
soda , asitli suyun ta kendisidir.
Magmadan beraberinde taşıdığı
demir,sodyum,kalsiyum,klorit,sülfat gibi zengin minerallerle, maden suyunun
çeşit çeşit faydası vardır . Özellikle büyüme çağındaki bireylere,hamilelere ve
yaşlılara artan mineral ihtiyacının karşılanmasında, yazın artan terlemeyle
vücudumuzun kaybettiği su ihtiyacının gidermesine yardımcı olur. İçerdiği
kalsiyumla güçlü kemik yapısına katkıda bulunurken cildimizin de
gergin,pürüzsüz bir görünüme kavuşmasına olanak sağlar. Sodanın ise, akşam yediğiniz ağır bir yemeğin
ardından midenizi rahatlatmasının dışında bir işlevi yoktur. Yani maden suyu
bir ihtiyaç, soda ise tercihtir.
Bunca farktan bahsetmişken,
akıllara “Biz nasıl ayırt edeceğiz?” sorusu geliyor elbette. Marketlere
gittiğimizde soda etiketlerinde yazan doğal maden suyu ya da zengin doğal
mineralli suyu tanımlamaları bizler için yanıltıcı oluyor.Hele ki
bikarbonat,kalsiyum ve sodyumla desteklenince hepimiz elimizdeki sodanın maden
suyu olduğunu sanıyoruz. Ayırt edemiyorsak alışveriş esnasında bir bilene
sormakta fayda var.Zira soda normal bir suyun minerallerle bir “tesis”
tarafından işlenmesi sonucu elde edildiği için mineralli su=yararlı şeklinde
pazarlanması çok normal.
Amerikan Obezite Birliği’nin
sağlıklı insanlar için günlük iki şişe (600 ml)
önerdiği mineralli suların seçimini yaparken fazlası kemik erimesine neden olduğundan
düşük sodyum, yüksek magnezyum ve kalsiyum içerikli olanlar tercih edilmelidir.
Sodaya gelince, o sizin ağzınızın tadına kalmış.
İçtiğiniz her neyse,
bolca yaraması dileğiyle J
6 Şub 2013
DORİTOSUMUZUN TADI HİÇ BOZULMASIN
Yatılı okulun ilk günleri..Korku,endişe,merak,heyecan hepsi karman çorman.. "Yatakhanenin" duvar boyası henüz kurumuş. Bizlerse, yüreklerimizde ilk kız yatılılar olmanın heyecanıyla yuvadan uçuyoruz.
Otuz masum surattık bu yola başlarken,otuz masum yürek el ele vermiş.Giderek çoğaldık.Çoğala çoğala sığamadık odalara. Koridorlara taştık, çoraplardan top yapıp Amerikan futbolu oynadık.Leblebi ile poker oynayıp kumarın yasak tadına vardık.Hep yaptığımızsa paylaşmaktı,düşünmeden.Neşeyi,hüznü ve hatta zamanı.
Üstüne kilit vurulmuş minik yatılı öğrencilerdik biz. O beyaz parmaklıkların ardında,uçsuz bucaksız bir zaman bolluğunda, binbir hikayeyle filizlendi sımsıcak kardeşlik tomurcuklarımız. Beraber gülmeyi, beraber ağlamayı, bir çikolatayı üç parçaya bölüp "odacak" doymayı öğrendik.
Yatılıları kardeş yapan işte bu yirmiyedi odaya,yetmiş kardeşe bölünen sofranın coşkusu, bu ritüelin yürek hafifleten mutluluğuydu. "Benim yemeğim senin yemeğindir kardeşim."zihniyetiydi. Apayrı sosyal sınıflardan gelen çocukların pazartesi günü açtıkları bavullarından çıkan anne yemeklerinin salı günü yan odadaki kardeşi tarafından tüketilmesine aldırmamaktı. Odaya girdiğinde "Yiyecek bir şeyiniz var mı?" diye plastik dolaplara yönelen bir başka kardeşine "Hayırrrr, ben de size soracaktım!" diyebilmenin samimiyetiydi. İşte o günlerde, varlık içinde yokluğun müthiş komedyasında bizler doritoslarımızı ekmeğimize katık edip sözde patatesçipslisandvçimizle doyardık. Yemeklerin hafta bitmeden tükendiği yurt odalarında kimine göre pek de acayip olan bu alışkanlığı biz Doritosla büyüttüğümüz paylaşma duygusuyla kazandık. Bir de günümüze, keyfimize göre aroması değişirdi ya o doritoslu sandviçin ohh değmeyin keyfimize! Bakmayın böyle dediğime Naçççoo,Takkoooo fark etmeden çekmeceden ne bulursak ona tavdık aslında biz :)
Herkes birbirinin bir süre sonra damak zevkini bildiğinden akşam etütlerinde, "yarım doritos gönül almitos" oyunları oynardık kimi zaman. Bendeniz, acılı tatların leb-i deryasında yüzmeye bayıldığımdan bazı günler Hot Corn'lu Doritos hediyem olurdu etüt çıkışlarında.
Kimi günlerse oryantel gecelerimiz olurdu, on kız dizilip camın karşısına (Cam da bizim aynamızdı hani.) açardık Mezdekeyi, "Allaaaah, döktürün kızlarrr!" nidalarıyla inletip duvarları, Doritos "Alaturka"'lar eşliğinde göbekler atardık en çeşnilisinden.Tabii ki ertesi günümüz de, belletici öğretmenin "Etüt saatinde göbek atıyorlar." diye yazdığı tutanaklar yüzünden müdürün yolunu tutmakla geçerdi.
İşte böyle bir ortamda hayatımın en eğlenceli yıllarını geçirdim ben. Kimine göre arkadaşlarla kurulan eğlenceli ortamların aranan yiyeceği olmaktan ibaret Doritos bize göre dostluğumuzun timsali,bütünlüğümüzün en acılı,en soslu sembolüydü. Bir günden bir güne kimsenin "Yemeğimi sen mi yedin?" diye isyan etmediği bir ortamda,karnı aç gönlü tok mu tok yüreklerin gururla büyüttüğü kardeşliğin tanığıydı . Kazınan mideciklerimizin süpermeni, yorgan altı sohbetlerimizin en büyük sırdaşı , en holigan anlarımızın sadık destekçisiydi. Ne zaman ki gooool sesleriyle inlettiysek televizyon odasını, ne zaman ki duygusal bir film izlerken gözyaşlarımız aktıysa, ne zaman ki bitmeyen sınav haftalarıyla uğraştıysak hepsinde yanımızdaydı Doritos.
Aradan geçen sekiz yıldan sonra bile bir Doritos pakedi, içindekinden kat be kat fazla anlam ifade ediyor her birimiz için. Ne zaman toplansak o "müthiş ordumla" , yıllar önce dağılmış gizli örgütün müridleriymişizcesine aramızdan biri Doritos pakedini açıp ilk ısırıkla başlatır ayinimizi her seferinde. Bundandır her bir araya gelişimizde dostluğumuza şükredercesine zikrettiğimiz şu sözler ; "Bu dostluk hiç bitmez, yeter ki Doritosumuzun tadı hiç bozulmasın ;).
(Bu hikaye gerçek hayattan birebir alınmıştır. Aşağıdaki fotoğraflar Kadıköy Anadolu Lisesi'nin ilk yatılı kız öğrencilerinin 2005 yılında, küçücük hazırlık öğrencileriyken çekilmiştir. )
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)