31 Ara 2011

Nereye Gitsek?

Bugün size yılbaşı akşamı arkadaşlarımla hem yemek yediğimiz hem de doğum günü kutladığımız pek sevimli mekan Hardal'dan bahsetmek istiyorum. Nişantaşı Atiye Sokakta açılan Hardal en çok dekorasyonu ile çekiyor kendisine.Şık, bir o kadar gösterişli aynı anda modern bir mekan Hardal.İdealimdeki Bistro'ma oldukça benzediği için kısa sürede işletmecileriyle de sohbete giriştim tabi ki:) Duvarlardaki aşçı tabloları oldukça ilgi çekici.Yalnız, mekan rezervasyon kabul etmiyor.Dolayısıyla yer bulamadığınzda bizim gibi barda 40 dakika bekleyip oturan müşterilere acınası gözlerle bakmak zorunda kalabiliyorsunuz.Aynı zamanda ünlülerin de uğrak yeri olmuş Hardal.Mesela biz oradayken Hatırla Sevgili'nin Deniz'i Berk Hakman,daha öncesinde de Küçük Sırların Ayşegül'ü Merve Boluğur da görüntülenmiş mekanda. Yemeklere gelecek olursak,porsiyonlar doyurucu.Büyük ve lezzetli.Cafe de Paris,Fajita ve Bacon Burger favorilerim arasında şimdiden yer aldı bile.Fiyatlar ise Midpoint kıvamında.Verdiğiniz paraya karşılık aldığınz hizmet de tatmin edici.Bir kere çalışanlar güler yüzlü ve sıcaklar ki bu bir mekandaki en önemli 3 kıstastan biri bence. Sonuç olarak Hardal'ı tavsiye ederim.10 üzerinden 9'u çaktım!:)

Yılbaşı Özel

Yılbaşı özel diyince duygusal bir metin beklediniz değil mi? Ama sizi yanıltacağım,üzgünüm.. Sadece 04.01'de etkisi geçmeden sıcağı sıcağına anlatmak istedim kendi sayfamdan. Kafam hiç mi hiç iyi değil,yudum içmedim.Boğazlarım ağrıyor,hafiften de bir burun akıntısı..Tanrım hasta mı oluyorum ne? Yine de ele güne inat dışarıdaydım bu yılbaşında.Hem de ilk kez ailemsiz. Daha önce ailemsiz iki kez yılbaşına girdim onlarda da ya arkadaşlarım bize geldi ya da ben bir arkadaşımın evine gittim,saatler boyu TV karşısında çürüdük. Bu sefer dedim farklı olsun.Dışarda olsun.İki ay öncesinden aldık biletlerimizi Murat Boz'a.Koyulduk Maslak Refresh Venue yollarına.Tabi ki de ilk durağımız Nişantaşı idi. Nişantaşı takdir edersiniz cıvıl cıvıl,bıcır bıcır.Ama nefes almak beleş,sokaklar beleş.Kime ne! Orayı da doldurmuş yeni nesil apaçi tayfası.Neyse biz nezih takıldık yemeğimizi yedik.Konserimize gittik. Özet geçeceğim.MURATBOZHARİKAYDI.Dikkat çeken en önemli nokta şu:ABİCİM ANLIYORUM BÖYLE ORTAMLARDA HELE Kİ YILBAŞINDA APAÇİ DİYE ADLANDIRDIĞIMI KIRO KESİM BOLCA OLUR.Bu sefer de hiiiç üşenmemişler kalkmışlar(hani paralarını filan da vermişler yani) herrr şeyi geçtim!Bu insanlar bu "erkek" sürüsünün her biri mi kendini birer küçükmuratbozcuk zanneder kardeşim?!! O tripler,tavırlar,hele ki o danslar..O Sinanpaşa çarşısından alınmış birbirinden çirkin ceketler vs..tam bir kaos tam bir curcuna.Ama hepsinin dudaklarından MB'nin şarkıları ezbere dökülüyor!İşte böyle yani.Şaştım kaldım arkadaş.!Hani kaba tabirle "kız tavlama" yolunda yapılan bir şey ise bu,helal olsun diyeceğim! Peki dışarıda kutladım da iyi mi oldu diye sorarsanız?Evet ilginç bir deneyimdi,ancak bir sonraki yılbaşımı ya ev partisinde rahat rahat ayaklarımı uzatarak saçma insanlardan saçma gürültülerden uzak geçiririm ya da gider locadan alırım arkadaş.Gerisi eziyet.Bizim ayaklar haşat.Diyeceğim o ki eğlence için oraya buraya para saçarken bir de bakmışsınız rezil olmuşsunuz.Benden söylemesi. Dipnot:Bu gece hala kötü bitmediyse ve ben şu an yatıp uyumamak yerine oturup blog yazacak kadar enerji buluyorsam kendimde burda muratboz'un hüneri büyüktür,biline.Adam iyi.Cidden seyircinin nabzını iyi yokluyor.Hem dans edip hem de şarkıları müthiş söylüyor.Sesi zaten tartışılmaz.Keşke aynı şarkıları 3 kere söylemek yerine başka sevdiğim şarkılarını söyleseydi ama olsun ben onu zaten Açıkhava gibi bir yerde mutlaka dinleyeceğim zaten bu gece karar verdim.Benden eğlence namına tavsiyeler böyle.Yeni yılınız şeker tadında geçsin.Bir de bakmışız 2012 olmuş:) Ve ben Ocağın ilk yazısını yazmışım..

29 Ara 2011

Şehirde neler var?

Geçenlerde uzun zamandır görmediğim eski bir dostla içtiğim kahvenin,sıcak sohbetin ne kadar iyi hissettirdiğini tekrardan çok iyi anladım,LemanKültür'deyik Öykü'yle.Çoktandır hoşuma giden bu mekan hele benim gibi mizah severler için gerçekten harika bir mekan.O koltukların alaturka sevimliliği, duvarlardaki birbirinden güzel karikatür puzzle'ları ve tabi ki müzikler.. Dipnot:Mekan Erasmusların uğrak yeri olmuş..

Yeni Yıl Yeni Yıl Dedikleri

Dönüp bakmaya ne mecalim kalmış geride bıraktıklarıma ne de mutlu günlerimi anımsayıp hayıflanacak duygu kırıntılarım.Diyordu Melisa bir dost meclisinde 2011'i sorgularken...Sonra ne mi oldu da bunu yazdım?"Hadi ordan!" dedim kendime yalnız bir anımda kulağımda kulaklıklarım,kaçışın yok illa düşüneceksin... Durup düşündüğümde yine de ne çok şey yaşamışım diyor insan ama bize kattıklarına bakmalı bizden götürdüklerine baktığı kadar.Öğrendiklerine bakmalı unuttuklarına üzüldüğü kadar.
Ben harika girdiğim 2011'de çok geçmeden beni harika yapan en büyük etkeni kaybederek kötü bir gelişme paragrafı yazdım.Bir daha hiç düzelmeyeceğinden delirircesine korktum.Hayatımı adadığım "birkaç" şey olgusunu yitirmem gerektiğini fark ettim.Hiçbir şeye bu denli bağlanmamalıymış insan.Sonra bahar geldi,ben elimde kalanlarla mutlu oldum,olmayı bildim.Siz de olun..Yaz geçti,sonbahar geldi derken birçok dünyevi meselenin tasasına düştüm.Peşinden koştuklarımı gerçekleştirebilme gayesiyle çırpındım,yoruldum.Zaten hayat boyu yaptığımız da bu değil miydi?Bir bakmışşsın bir yıl geçer bir ömür geçer.Sonra kendime vakit ayırmaya çılgınca istek duyduğumu fark ettim.Bunu başardım da.İyi kitaplar okudum,iyi müzikler dinleyip iyi filmler seyrettim.Bazen kötü filmler seyredip kritik bile ettim.Sevdiğim insanları görüp değerli vakit geçirdim.Bazen hiçbir şey yapmadan boş boş duvara baktım; çünkü buna da ihtiyacım vardı.Neye ihtiyacım olduğunu anladım,insanın neye ihtiyacı olduğunu anlaması önemliydi. Ve hiç aşk istemedim,yorulmak istemedim,yormak istemedim.Kendime döndüm.Yaşadıklarımı düşündüm uzun bir müddet.Bir daha asla yapmam dediğim pişmanlıkları yakaladım beynimdeki oltayla teker teker..ileriye dönük keskin değil ama sakin kararlar aldım.Yine annemin "beni anlayacaksın" dediği şeyleri anladım.Annemi daha çok anladım.Onlarla çok az kavga ettim bu sene.Sanırım biraz daha büyüdüm.Aileme en büyük dilimi kestim bu sefer pastamdan.Arkadaşlarımı kırmadım bu sefer,daha özenliydim bu konuda.Çünkü onlarsız olmaktan çok şey öğrendim.Tavizi daha az verdim bu sefer,kendimi paralamadan.Kendimi kendimden ve ailemden başka hiçbir şey için üzmemeye karar verdim.Ve başardım mucizevi bir şekilde belki de ilk kez. Hayata değer katmaya çabaladım.Hayatıma giren ufak bir çöp parçasının bile anlamını sorguladım kimi zaman.Hayatına dokunmaya çabaladım küçük bir çocuğun.Kimi zaman görmediğim bir "kardeşimin"..Ve hayatıma anlam katsın istedim tüm dinlediklerim. Anladım ki 2011'de yaptığım en doğru şey "öğrenmek" olmuş.Hayatı öğrenmek,adam gibi sevmeyi öğrenmek,değer vermeyi öğrenmek,evreni öğrenmek ve sana sunduklarını,koşulsuz iyilik yapmayı bazen en yürekten...İyi müziğin,iyi oyunun,iyi içkinin nerede olduğunu..Tatmayı deneyimlemeyi,tutkuyla istemeyi,o azimle başarmayı ve daha benzerlerini.. Biz kabul etmesek de her geçen yıl,lego misali renkli ve karmaşık hayatımızın eksik bir parçasını tamamlıyor.İşin püf noktası şu ki,insan bunu sonra er ya da geç anlıyor,gözlemliyor,fark ediyor.2012 için sizlere "aşk,kadın,şarap" dilemektense huzuru hissedebilme becerisi,sağduyu geliştirebilme olgusu,kimi zaman her şeye boşverek dozda hercailik diliyorum.2011'e dek yapmış olduğunuz yaşam pastanıza en lezzetli tatları katabilmeniz dileğiyle..

22 Ara 2011

Rumour Has It / Someone Like You (Glee Cast Version)

Son günlerin en çok izlenen dizisi Glee.Basit bir High School dizisi olsa
da şarkıları çok dinleniyor.Bence de baya başarılılar.Özellikle
Adele'in Rumour Has it/Someone like you şarkılarının kolajına bayıldım:)

20 Ara 2011

Ağzının Tadını Bilenlere



Beni yakından tanıyanlar bilir yemeklere düşkünlüğümü.İleride bir restorantlar zinciri açma hayallerimi vs..Hal böyleyken size yakından deneyimlediğim tatları tanıtmazsam olmaz tabi ki.. Nerede ne gördüysem, fiyatlarıyla beraber bundan sonra burada !


Klasik Kahvaltı:12.50 TL
Köy Kahvaltısı:20 TL
Güne Başlarken

      Ben hepinizin sevdiğine ve samimi bulduğuna inandığım bir mekandan başlamak istiyorum.Mado'dan.Mado'nun ilk önce Bağdat Cadde'sinde denediğim klasik kahvaltısı beni oldukça etkilemişti.Özellikle sunduğu lezzete ve doygunluk hissine oranla oldukça uygun fiyatı etkili oldu bu düşüncemde.Klasik kahvaltımızda olmazsa olmaz beyaz peynir,domates,kaşar peynir ve yumurta gibi demirbaşların yanında tabi ki farklılık katan bir şeyler olmalıydı.O da madonun eşsiz su böreği ve fırından yeni çıkmış başka yerde eşini benzerini yemediğim ekmekleri.Sonraki deneyişlerimde köy kahvaltısınıda aynı tadı alamadım ne yalan söyleyeyim.E tabi tüm bu ayrıntıların yanında sunum epey önemli.Çalışanların yardımsever ve sıcak tavırları ve sundukları ikramlar sizi evinizde gibi hissettirmeye yetiyor.                                                     
                          
                                      
Menü fiyatları değişmekle beraber fiyatlar 15-20 TL arasında

Lezzetin şahı!  

     Şu dünyada kimsenin hayır diyemeyeceğinize emin olduğum bir yiyecek varsa elbette ki hamburger!
Ve Carl's Jr. bu konuda oldukça başarılı.Onları farklı kılansa boyutlarının büyüklüğü ve belki de az şubeyle kaliteden ödün vermeyip ürün üzerine dikkatle yoğunlaşmaları.Dikkatimi çeken başka bir ayrıntıysa menü olarak aldığınız takdirde içecek de sınırlama olmaması.Amerika usulü yani.Carl's Jr. gerçekten denenmeye değer.

                                                         

Kestaneli irmik helvalı çıtır: 12.50 TL
Ve benim Prenses Süreyya'm 

   Tatlı çok yediğim zaman bayabiliyor fazlasıyla.Ama "bundan" vazgeçmem çok zor.Bigchefs'in Kestaneli İrmik Helvalı Çıtır'ından bahsediyorum.Odtü işletme mezunu Gamze Cizreli'nin eseri BigChefs gerek dekorasyonu gerek yemeklerinin kalitesiyle beğenimi çoktan toplamıştı.Waffle hamurunun daha incesinin içini irmik helvasıyla doldurmuşlar,yanına da çilek ve kivi parçacıklarını kondurmuşlar.Kestaneye benim gibi bayılıyorsanız eğer bu lezzetler birlikteliğini tatmalısınız.Zira ağzınızda dağılan irmiğin hemen ardından o sosa bulanmış enfes kestane parçacıkları ağızlarda unutulmaz bir tat bırakıyor. Her ne kadar ilk gidişimde Etiler BigChefs çalışanlarının ben de uyandırdığı izlenim kötü olsa da, işletmecilik olarak çok başarılı bulduğum bir mekan BigChefs.Göründüğüne kıyasla fiyatları öyle çok uçuk da değil.



19 Ara 2011

Büyük Ev Ablukada - Tayyar Ahmet'in Sonsuz Sayılı Günleri [Trimli]

"Büyük Ev Ablukada" diye bi grup varmış?!

Son zamanlarda sıkça duyduğunuz bir sözdür eminim bu "AbiBüyükEvAblukadadiyebigurupvarmış?!,Adamlar çok iyiler."
Evet, bence de çok iyiler.Bence geç bile kalmışlar.Zira iyi bir oyuncunun iyi de şarkı söyleyeceği tezini savunan ben,bu tezimde ne kadar haklı olduğumun mutluluğu içindeyim.

  Grubun "commercial" bir derdi yok, ne bir reklam ne bir röportaj ne de bir afiş görüyoruz onlarla ilgili.
Ama konserlerleri doluyor,
Onları severek takip eden kemikleşmeye yakın bir kitleleri var.
Çünkü iyi müzik, en önemlisi samimi müzik her yerde takdir görüyor.

Grubun henüz piyasada bir albümleri yok, ama youtube'tan videolarını izleyebilirsiniz.Üyeleri arasında Berkun Oya, Bartu Küçükçağlayan,Okan Yalabık,Onur Ünsal,Alican Tezer'in olduğu "düşünülen" grubun (çünkü kendilerini afişe etmiyorlar.) sahnede kullandıkları isimler oldukça ilginç.Bunlardan bazıları;Canavar Banavar, Afordisman Salihins, Balon Suyla da Dolar,Bentek Sizhepiniz,Bariton,Gelicem Nerdesin,Galvaniz Gelbiraz,Baksen Oyalama..Şahsen benim favorim Canavar Banavar . Neden diyecek olursanız, Okan Yalabık fanı olan biri olarak bu mahlasın ona ait olduğunu düşünüyorum,ya da inanmak istiyorum diyelim.:)

Grup kendisini afişe etmese de ben edeceğim.İki haftada bir pazar günleri çeşitli mekanlarda çıkıyorlar,öyle ki Bilgi Üniversitesi'nin kampüsünde bile olabiliyorlar.Konser konseptleri ise oldukça ilginç.Ev ortamı olarak dizayn edilmiş sahneyle seyirci arasında bir cam var.Siz girişte verilen kulaklıkla dinliyorsunuz.Bu yine de inanın onlarla sizin aranıza bir mesafe teşkil etmiyor.

Kimi zaman, günlük hayatın ufacık ayrıntılarına harikulade metaforlar konduruyorlar,
Çeneme gömülmüş yirmilik diş gibi
Kaçıcak yerim yok ama evimdeyim. 


Kimi zaman "Bak bu asansör Türk!,bak bu dolma normal"
Gibi obsesif takıntılarımızla bir güzel alay ediyorlar.


Kimi zaman da, anlaşabilirsek ne güzel olurdu "Kocaelililerle lilililerlee lilililerle lilililerleee,kartonkolililerleee" diyerek tüm farklılıklara rağmen aynılaşabileceğimiz çarpık düzeni eleştiriyorlar.Belki de tüm bunların hiç birini yapmadan hiç düşünmeden, içlerinden geldiği gibi okuyorlar..
Benden size veda olarak Büyük Ev Abluka'dan Tayyar Ahmet'in Sonsuz Sayılı Günleri gelsin..
Favorilerimden :)

En büyük dileğim bu grubun tam olarak bu kıvamda devam etmesi, günümüz bozuk piyasasının ticari piyonları haline gelmemesi.Çünkü biz onları az tanınan ama çok iyi anlanan halleriyle sevdik..


Esen kalın efenim..






Steve Jobs - Aç kal, budala kal (Türkçe altyazılı)

18 Ara 2011

Ben bir oyun izledim

  Son zamanlarda yapmaktan en hoşnut olduğum şey, bir cumartesi akşamımı Şehir Tiyatroları Harbiye Sahnesi'nde Abdul Mounem Amayri'nin yazıp yönettiği "Kargaşa" isimli oyunu izleyerek geçirmek oldu. 
Kırılmalar, kayıplar, rüyalar, çocukluğa duyulan özlem. Aşk, sevgi, seven bir kadından geriye kalanlar... Eski bir evde yıllardır uyuyan hikâyenin gizlediği 6 kadının dramı KARGAŞA ile açığa çıkıyor.
 Oyunun konusu tanıtım broşürlerinde yukarıda belirtildiği gibi. Kendi gözlemlerimi anlatmam gerekirse, 6 kadının dramından öte bir şeyler izledim ben.Oyuncuları arasında Nergis Çorakçı, Zeynep Özyağcılar gibi isimlerin bulunduğu "Kargaşa" beni kimi zaman ürküttü,kimi zaman güldürdü. Normal bir oyuna göre oldukça kısa süren oyun,az zamanda çok şey anlattı. Melodramik öğeleriyle gerek bir korku gerekse de bir  "nereye geldim ben" uyandırmayı başarıyor. Dekorun karanlığıyla bütünleşen sessizliğin yarattığı tılsımın ardından bir anda patlayıveren darbuka sesiyle irkilebiliyorsunuz mesela.
  Oyunun ilk yarım saatlik kısmından sonra ; "Ee yeni insanlar girmeyecek mi,yeni hikayaeler duymayacak mıyız?" desek de devamında bir bakmışız ki tecavüze uğrayan kadının dramına ortak olmuş, aşk acısının perişan ettiği bir başka soluk yüreğin derdini dinlerken bulmuşuz kendimizi.İşte oyun sizi öyle bir çekiveriyor kendine.
  Üstelik oyunun  müzikleri müthiş.Hiç konuşmayan (belki de ara müziklerdeki danslarıyla konuşmaktan ötesini yapan) diğer bir kadının sunduğu görsel şölen de izlenmeye değerdi.


Kadın diyorum ya hepsine, evet hepsi kadın.Hepsinin ortak özelliği kadın olmakta zaten.Hepsinin sağ yanağına kondurulmuş ben ile,giydikleri ortak kostümler,yüreklerinin çıplaklığı,yalnızlarının yekpareliği onları kadın olmak ortak çizgisinde birleştiriyor belki de..

"Kargaşa" bence anlayana çok şey anlatabilecek,bu dönem izlenmesi gereken oyunlardan.Şiddetle tavsiye ederim..


Not:Oyunun sonunda son zamanlarda tiyatroda hiç görmediğim cinsten bir sürpriz karşıladı beni.Sahneye bir anda yağdırılan yağmur oyunun ilgi çekici kısımlarından biriydi..



 

Kişisel Gelişim Üzerine-



 Altına değil kendine..
   Hep söylerim:"Altına değil kendine yatırım yap".Onun değeri bir gün düşer ama sen hep yükselirsin.Yaşam bize her zaman güzel şeyler sunmuyor ne yazık ki.Hatta siz de fark etmişsinizdir ne güzel şeyler ne de kötü şeyler uzun ömürlü olmuyor.Bir şeye çok üzülüp kafa patlattığımda bir de bakarım işler bir anda kendiliğinden yoluna girivermiş.Tabi aynı şey hayatımdaki olumlu olaylar için de geçerli.Hep deriz ya ''Çok mutluyum kesin başıma kötü bir şey gelicek diye.'' Gelir de zaten.İşte bu mutsuzluk süreçleri uzun sürebiliyor kimi zaman.Dönemsel olabiliyor.Hayatımızda bir dala tutunmak istediğimiz ya sevgiye ya sevgiliye bazen dosta bazen de bir işe delicesine sarılmak istediğimiz zamanlar..Ya da hiçbir şey düşünmek istemeyip sadece beyninizi kemiren ''O'' soruna odaklanıp boşlukta kaldığımız zamanlar.Gözlemlerime dayanarak ben diyorum ki bu süreci bayanlar daha sıkıntılı yaşıyor.Kendi sorunlarımızı odak haline getirip geri kalan her şeyi boşvermeye epey meyilliyiz ne yazık ki.
Yeteneklerinizi keşfedin!
  Benim buradan bayanlara tavsiyem,bu süreci ileriye dönük kar getirecek şekilde değerlendirmeleri.Şimdi bu nasıl olacak diyeceksiniz.Evet basit gelecek biliyorum ama bu kısa dönemli depresyon süreçlerini bir filme giderek bir oyun görerek ve ya bir meşgale edinerek bile değerlendirebilirsiniz.Ben hep kişilere açılan yeni kapıların ya da yetenek keşiflerinin bu dönemlerde olduğuna inanırım.Çünkü böyle depresyon süreçlerinde insan kendine döner.İç dünyasını keşfeder.İyi değerlendirmeyi bilirse aslında ne kadar güzel fotoğraf çekebildiğini görebilir.Kendini dekorasyona verebilir.Geleceğin stilistliği yolunda önemli bir adım atabilir.Bende bunların hiçbiri yok diyorsanız bile kitap arşivinizi genişletme yoluna gidebilir ya da yeni öğrendiğiniz bir yemek tarifini denemek bile yeterli olacaktır.Geriye dönüp baktığınızda yarattığınız eserlere ''O zamanlar şöyleydim..'' diye başlayan cümleleriniz,zamanı çürütüp yok etmediğiniz için tatlı bir tebessümle sonlanacak,bana güvenin :)
 İnsan ne olursa olsun hayattan kendine değer katmayı bilmeli,kendine en zor durumlarda bile bir pay yahut ders çıkarma becerisine sahip olmalıdır.

17 Ağustosa Girerken

 
  Saat 3.02..Sessiz ve derinden gelen bir gümbürtüydü beşikteki bebeği tatlı uykusundan uyandıran..   O gece karanlık bir geceydi...o gece bu gece...12 yıl sonra bu gece 17 ağustos.
doğma büyüme izmitli olduğum halde o talihsiz gece evimde kendi yatağımda uyumuyordum.Hatırladığım üç önemli manzara var o geceye dair:birincisi annemin 6 aylık kardeşimi tek koluyla kavramış diğer koluyla kapının eşiğine dayanmış halde beni çığlıklarla karışık haykırışlarla çekiştirmesi,diğeri o gece sanki temiz yüreği hissedermişçesine anneannemin uyumadan dua etmesi ve buzdolabından yere düşmüş yumurtaların yere sarı çalmış görüntüsü...Ben o gece babamdan ayrıydım,yuvamdan ayrıydım,küçük bir kız çocuğuydum ayakları çıplak ya babam gelemezse diye korkan..ürkek çaresiz yardım ekiplerinden kaptığım ekmeği kemire kemire..yollar bozulmuş diyor annem..telefonlar çaresiz kalıyor..teknoloji devinin gücü yetmemiş bu sefer..yerle bir olmuş her yer..evimizin karşısında birbirine bitişik on tane apartman vardı..nedense konduramıyorum kendi evime bir şey olmasını da ya o evler yıkıldıysa diyorum..ben dokuz yaşında bir kız çocuğuydum..
   Ben insanoğlunun kendi yarattığı büyük şaşalı dünyasının 45 saniyede darmadağın olabileceğini gördüm..Ben insanoğlunun; aklını nükleer savaşa,sömürüye,ağaçları yok etmeye harcayarak ardına sığındığı o huzursuz öfkesinin bitap hale geldiğini gördüm..Ben insanoğlunun renk,dil,din ayrımı gözetmeksizin doğanın olağanüstü gücü karşısında nasıl dımdızlak kaldığını gördüm..Ben insanoğlunun,doğanın sınır tanımaz gücü karşısında;tek ''insan'' olduğunu gördüm.Ben insanoğlunun  ancak böyle zamanda kavuştuğunu,bir olduğunu gördüm..
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...