13 Ağu 2012

FRİDA

    Biyografik filmleri çok severim, tıpkı resmi , el mexico'yu sevdiğim gibi. Yaşanmışlıklardan çok etkilenirim. Pür dikkat izlerim. An be an yüreğimde hissederek. Tıpkı 2002 yapımı, Julie Taymor tarafından beyaz perdeye aktarılmış "Frida" gibi.Burada Frida'yı canlandıran Salma Hayek'in usta performansından söz etmeden geçemeyeceğim. Bayıldığım mexico kültürünü, 21.yüzyılın sıradışı (sürrealist terimini kendi istemediği için kullanmaya dilim varmıyor.) ve bir o kadar harika ressamı Frida Kahlo'yu;  delice acılarla, oluk oluk gözyaşıyla , boğaz yırtan çığlıklarla örülmüş bir yaşantının gölgesinde izledim.
 Bilmeyenler için Frida Kahlo'yu , en az onun kadar ünlü ressam Diego Rivera'nın eşi olarak da tanımlayabilsek de ben  kalbinden akan kanı, damla damla vurduğu fırçasının ustalığıyla,yorgun yüreğinde taşıdığı tarifsiz ızdıraplarla tanımlamayı tercih ediyorum. Öyle ki o bir hayat tutkunu, Diego Rivera'nın deyimiyle "Yaşadığı her yere canlılık katan." olağanüstü bir kadınmış. Sevgilileri olmuş, sevişmeleri olmuş, kadın-erkek , yaşlı-genç, evli-bekar fark etmeksizin. Sadece gönlünün savurduğu yere gitmiş. Öyle geniş bir yüreğe sahipmiş ki kendisini kız kardeşiyle aldatan kocasını affedebilecek kadar. Hasta yatağında kuklalarıyla çocukları eğlendirecek enerjisi, ölüm döşeğinde doktorunun itirazlarına boyun eğmeden kendini sergisine yatağında taşıttıktan sonra, "yatağımdan çıkmamamı söylemiştiniz, işte çıkmadım" diyecek kadar mizah yeteneği varmış.

 O her ne kadar mütevazi davranıp "Benim resimlerim benden başkası için bir şey ifade etmiyor" dese de evrensel acılarımızı tablolarına öyle güzel yansıtmış ki zamanının kahramanı olmuş. Genç bir kızken geçirdiği trafik kazası (yaşadığı en büyük iki kaza olarak bahsediyor Kahlo bu kazadan, diğeri ise eşi Diego ile tanışmasıymış ona göre.) ömrünün sonuna dek peşini bırakmamış,en büyük belası olmuş. Bebeğini kaybetmesine sebep olmuş.Kanlar içinde yatan kadın resmini gördüğünüzde yüreğinizin en derininde hissediyorsunuz bu acıyı. En sonunda da ölüme kadar götürmüş Frida'yı.


 Özel hayatının yanı sıra politik duruşu, toplumsal meselelere verdiği önem de yer bulmuş tablolarında. Sosyalizm konusunda da en az ilişkilerinde olduğu kadar tutkuluymuş. Karısını onyedi yerinden bıçaklayan adamlar çizmiş, iskeletler doğuran kadınlar. Sayısız portreye yer vermiş, hayatına giren girmeyen. Öyle bir hayal gücüne sahipmiş ki çizmiş  çizmiş son nefesine dek, duvarlara çizmiş, alçısına kelebekler çizmiş,boyamış durmuş.. Ben de mahrum kalmamanız adına aşağıda bazı Frida Kahlo tablolarına yer veriyorum. Bu yazıdan şevkle ilgilenen herkesi de 2002 yapımı Frida filmini izlemeye davet ediyorum.




Frida Kahlo, eşi Diego ile kız kardeşi Christina'yı beraber gördükten sonra saçlarını kestikten sonra böyle poz veriyor aynaya.



Ölümüne yakın Frida Kahlo




Doğallığından hiçbir zaman ödün vermemesi belki de en çekici özelliğiydi.





                                           
                                                 Bebeğini kaybettikten sonra Frida Kahlo.




Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...