Saat 3.02..Sessiz ve derinden gelen bir gümbürtüydü beşikteki bebeği tatlı
uykusundan uyandıran.. O gece karanlık bir geceydi...o gece bu gece...12 yıl sonra bu gece 17
ağustos.
doğma büyüme izmitli olduğum halde o talihsiz gece evimde kendi yatağımda
uyumuyordum.Hatırladığım üç önemli manzara var o geceye dair:birincisi annemin
6 aylık kardeşimi tek koluyla kavramış diğer koluyla kapının eşiğine dayanmış
halde beni çığlıklarla karışık haykırışlarla çekiştirmesi,diğeri o gece sanki
temiz yüreği hissedermişçesine anneannemin uyumadan dua etmesi ve buzdolabından
yere düşmüş yumurtaların yere sarı çalmış görüntüsü...Ben o gece babamdan
ayrıydım,yuvamdan ayrıydım,küçük bir kız çocuğuydum ayakları çıplak ya babam
gelemezse diye korkan..ürkek çaresiz yardım ekiplerinden kaptığım ekmeği kemire
kemire..yollar bozulmuş diyor annem..telefonlar çaresiz kalıyor..teknoloji
devinin gücü yetmemiş bu sefer..yerle bir olmuş her yer..evimizin karşısında
birbirine bitişik on tane apartman vardı..nedense konduramıyorum kendi evime
bir şey olmasını da ya o evler yıkıldıysa diyorum..ben dokuz yaşında bir kız
çocuğuydum..
Ben insanoğlunun kendi yarattığı büyük şaşalı dünyasının 45 saniyede darmadağın
olabileceğini gördüm..Ben insanoğlunun; aklını nükleer
savaşa,sömürüye,ağaçları yok etmeye harcayarak ardına sığındığı o huzursuz
öfkesinin bitap hale geldiğini gördüm..Ben insanoğlunun renk,dil,din ayrımı
gözetmeksizin doğanın olağanüstü gücü karşısında nasıl dımdızlak kaldığını gördüm..Ben
insanoğlunun,doğanın sınır tanımaz gücü karşısında;tek ''insan'' olduğunu gördüm.Ben insanoğlunun ancak böyle zamanda
kavuştuğunu,bir olduğunu gördüm..