22 Şub 2012

Chanel'i Nasıl Bilirdiniz?



  Chanel'i hepimiz dünyaca ünlü klasik modanın lideri Fransız markası olarak biliyoruz degil mi? Maskülen tasarımları, dudak uçuklatan fiyatları , özellikle de sayısız taklidiyle. Şimdi size anlatacağım hikaye tüm bu şaşanın perde arkası olacak.Biyografik filmlere olan merakım hat safhada bilen bilir.Yine bunlardan birini izledim geçenlerde : Coco Anvant Chanel. 2009 yapımı Fransız filmi.Senaryo, Edmonde Charles'ın aynı isimli kitabından uyarlama.Yönetmenliğini Anne Fontaine'in üstlendiği filmin başrolünde Amelie filmiyle hafızalarımıza kazınan Audrey Tautou var.Filmin konusuysa kült olmuş bir markanın yaratım süreci ve öncesi... Şapka tasarımcısı bir babanın kızı olan Chanel'in ailesini kaybetmesiyle başlayan sürecin, 12 yaşında manastıra girmesine ve devamında kabare sanatçılığına kadar uzanan öyküsünü anlatıyor.Chanel hayata karşı geliştirdiği kimi zaman alaycı koruma kalkanıyla, elinden düşürmediği sigarasıyla bizlere acıların içinde beslenip büyümüş küçük kızın büyük dünyasını açık seçik ortaya döküyor.Kabarelerde söylediği meşhur Coco şarkısıyla edindiği Coco lakabı adeta gerçek ismi oluyor.Ve bir gösteri esnasında onu izlemeye gelen varlıklı subay Etienne Balsan ile tanışmasıyla hayatında bir dönüm noktası yaratıyor.Eline geçen fırsatları en iyi ve doğru şekilde değerlendirmesiyle birçok bayanın hayranlığını kazandığı karakter, kendini avare hayatların içinde okumaya ve daha çok okumaya vererek en güçlü şekilde hayatta duruyor.

Filmin ara kesitlerinde çocuksu kimliğiyle yüzümüzde bir gülümseme de yaratmayı başarıyor hani Coco.Giderek içinde kaybolmaktan korktuğu hayatın içinde çevresindeki zengin ama boş güruhun içinde giderek kaybolduğunu hisseden Coco, en büyük sığınağına yeteneğine sığınıyor.Bulduğu her parça kumaştan kendine şapkalar,düz sadece,maskülen elbiseler dikmeye başlıyor.Tüm o astarlı ve kabarık balo kıyafetleri içindeki onlarca kadının içinden kendi yarattığı sade ama bir o kadar da çekici tavrıyla Arthur Edward Capel'in gözdesi oluyor elbette.Filmin asıl düğümlenmeleri bu noktadan sonra başıyor zaten.Aralarında yaşanan büyük fırtınalı aşk,devamında Coco'nun aldığı riskler ve ilk modaevini açmasına kadar varan süreçte birçok varlıklı ailenin gözbebeği moda tasarımcısı oluyor.Kimsenin hayal bile edemeyeceği uzun,sade siyah elbiseler,bincir çeşit şapkalar,uzun etekler ve astarsız elbiseleri dikerek çığır açıyor.Dahası hiçbir bayanın pantolon giymeye cesaret dahi edemediği dönemde pantolonu bayanların gardrobuna sokuyor.

Tüm bu şan şöhretin içinde aradığı aşkı devamlı hale getirememenin acısı içinde kıvranan Coco,Arthur'u bir trafik kazasında kaybediyor.Belki de bu hayatının en büyük trajedisi oluyor onun için.Filmin devamında ise Coco'yu artık dünyaca ünlü,defileleri ilgiyle izlenen büyük bir modacı olarak görüyoruz.

Coco Chanel hayatı boyunca birçok kadına iddialı duruş ve hayata karşı takındığı güçlü tavrıyla ilham vermiş.Birçok erkeğin yüreğini sadece cesareti ve masum bakışlarıyla fethetmiş ve onların ilham perisi olmuştu.Böylesi büyük başarıların perde arkasında yaşanan kayıp hayatlar benim oldum olası ilgimi çekmiştir.Şmdi Chanel'in yıllardır çizgisini hiç değiştirmeme sebebini,tasarımlarındaki maskülen ama bir o kadar sağlam duruşu çok iyi anlıyorum.Chanel'in tasarımlarındaki her bir çizgi Coco'un çalkantılı yaşamının ruhundaki izdüşümlerini yansıtıyor bence.






Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...